Tom o kadar çok dürüst değil.
- Tom isn't all that honest.
Tom'un parası var. Fakat o kadar çok mutlu değil.
- Tom has money. However, he's not all that happy.
I am very against the legalisation of drugs - Uyuşturucuların yasalaşmasına tümüyle karşıyım.
We got very drunk. - Zilzurna sarhoş olduk.
You are the very definition of love - Sen aşkın ta kendisisin.
Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
- I haven't a very good dictionary.
Bunlar çok eski kitaplar.
- These are very old books.
Yemek hakkında pek müşgülpesent değilim.
- I'm not very particular about food.
Tom'un pek çok arkadaşı yok.
- Tom doesn't have very many friends.
Köpeklere çok düşkündür.
- She is very fond of dogs.
Bir dachshund uzun gövdesi ve kısa bacakları olan bir Alman köpeğidir.
- A dachshund is a dog from Germany with a very long body and short legs.
He left his last job for very this reason - İşinde tam bu yüzden ayrıldı.
O, tam çalma anında tespit edildi.
- He was detected in the very act of stealing.
Trafik çok yoğundu. Arabalar tampon tampona dizilmişti.
- The traffic was very heavy. The cars were lined up bumper to bumper.
Marcus had scratched a door; the very one I had just entered moments ago, with a pen that had run out of ink - Marcus birkaç dakika önce girmiş olduğum aynı kapıyı mürekkebi tükenmiş bir kalemle çizdi.
Aynı hatayı tekrar yaptın.
- You have made the very same mistake again.
O imkansız. Seninle aynı fikirde olmamalıyım. Bu çok mümkün.
- That's impossible. I must disagree with you. It's very much possible.
Those were his very last words - Bunlar onun en son sözleriydi.
This is the very proof of God's grace - Bu Tanrı'nın lütfunun kati kanıtıdır.
Leyla ve Sami çok korkunç bir katil çiftiydi.
- Layla and Sami were a very gruesome couple of killers.
Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.
- Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.
Makyajsızken bile çok hoş.
- Even without makeup, she's very cute.
O, makyaj yapmadığı zaman bile, o çok güzeldir.
- Even when she's not wearing makeup, she's very beautiful.
O salt melodi bana gençliğimi hatırlattı.
- That very tune reminded me of my adolescence.
We do not have all that much time to finish.
She's all that and a bag of chips; also as in the title of an American children's sketch comedy television program, made by Nickelodeon.
... So all that context that's in your life, all these different ...
... behind all that. ...