Her türlü grup etkinlikleri vardı.
- There were all sorts of group activities.
Onun yokluğu her türlü söylentiye yol açtı.
- His absence gave birth to all sorts of rumors.
Tokyo'da her çeşit millet yaşar.
- All sorts of people live in Tokyo.
Tom bana her çeşit soru sordu.
- Tom asked me all sorts of questions.
... could pick up all sorts of things. ...
... So there are all sorts of things that have to be done ...