Onun yokluğu her türlü söylentiye yol açtı.
- His absence gave birth to all sorts of rumors.
Modern toplum her türlü bilgi ile dolup taşıyor.
- Modern society is overflowing with all sorts of information.
Tom bana her çeşit soru sordu.
- Tom asked me all sorts of questions.
Tom her çeşit şeyi oldukça iyi yapabilir.
- Tom can do all sorts of things quite well.
Bilginin tümüne erişemiyordum.
- I wasn't able to access all of the information.
Bizim finansmanın tümünü kaybettik.
- We lost all of our funding.
Onun hakkında türlü türlü söylentiler yayılıyordu.
- All sorts of rumors were floating around about her.
... You'll find all sorts of elements that can only be made in a supernova. ...
... It's all sorts of civil society groups, and it's huge ...