Biz ülkenin her yerinde seyahat ettik.
- We travelled all over the country.
Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
- The man is well-known all over the village.
Dünyanın her yerinde çok sayıda insanlar barış istiyorlar.
- A lot of people want peace all over the world.
Uçuştan sonra her yerde morlukları vardı.
- He had bruises all over after the fight.
Onun her tarafı ağrıyordu.
- She was aching all over.
Vücudumun her tarafı ağrıyor.
- My body aches all over.
Her şeye yeniden başladık.
- We started all over again.
Tom raporu baştan yeniden yazmak zorundaydı.
- Tom had to write the report all over again.
Onun bitmiş olduğunu biliyorduk.
- We knew it was all over.
Uçuştan sonra her yerde morlukları vardı.
- He had bruises all over after the fight.
Tom'u her yerde aradım ama bulamadım.
- I've looked all over for Tom, but I can't find him.
Size tekrar aşık olabilirim.
- I could fall in love with you all over again.
Biz tekrar baştan başlamak zorundayız.
- We have to start all over again.
Bu yeni baştan oluyor.
- It's happening all over again.
Tom bütün hikayeyi tekrar baştan dinlemek zorunda kaldı.
- Tom had to listen to the whole story all over again.
Dancing with everyone, singing show tunes all night: that was Luke all over.
He was covered all over with mud.
I've looked all over for it.
He dropped the bucket and got paint all over the floor and his clothes.''.