The wood was kindled, the flames arose, and a mouldering heap of ashes was soon all that remained of Mrs Askew and her fellow martyrs.
- Koru yakıldı, alevler yükseldi, ve kısa sürede bayan Askew ve arkadaş şehitleriyle ilgili geriye kalan bütün şey dökülen bir küller yığınıydı.
The wind fanned the flames.
- Rüzgar alevleri körükledi.
The fireman could not extinguish the flames.
- İtfaiyeci alevleri söndüremedi.
Both vehicles caught fire.
- Her iki araç da alev aldı.
The sun goes down in a wild blaze of color.
- Güneş vahşi bir renk aleviyle batıyor.
Tom's anger blazed out suddenly.
- Tom'un öfkesi aniden alevlendi.