Yazık, o genç yaşta öldü.
- Alas, she died young.
Ne yazık ki, bugün vaktim yok. Eğer olsaydı seninle sinemaya giderdim.
- Alas, I've no time today. If I did, I'd go to the movies with you.
Alaska'da milyonlarca vahşi hayvan yaşıyor.
- Millions of wild animals live in Alaska.
Ne yazık ki, bugün vaktim yok. Eğer olsaydı seninle sinemaya giderdim.
- Alas, I've no time today. If I did, I'd go to the movies with you.
Yazık, o genç yaşta öldü.
- Alas, she died young.
Alas, Poor Yorick! I knew him, Horatio: a fellow of infinite jest, of most excellent fancy: he hath borne me on his back a thousand times; and now, how abhorred in my imagination it is! my gorge rims at it. Here hung those lips that I have kissed I know not how oft. Where be your gibes now? your gambols? your songs? your flashes of merriment, that were wont to set the table on a roar? Not one now, to mock your own grinning? quite chap-fallen? Now get you to my lady's chamber, and tell her, let her paint an inch thick, to this favour she must come; make her laugh at that.
Tom showed up early so he could get a good seat.
- İyi bir yer alabilmek için Tom erken geldi.
They could not get good housing.
- Onlar iyi konut alamadı.
The area looked pretty clean.
- Alan oldukça temiz görünüyordu.
I know this area pretty well.
- Bu alanı oldukça iyi biliyorum.
He landed a big trout.
- O büyük bir alabalık yakaladı.
What's your favorite way to cook trout?
- Alabalık pişirmek için favori tarzın nedir?
Situated on a hill, his house commands a fine view.
- Onun bir tepenin üzerinde yer alan evinin güzel bir manzarası var.
Tom is likely going to be fined for doing that.
- Tom muhtemelen bunun yaptığı için para cezası alacak.
Do we have an extra one that Tom can borrow?
- Tom'un ödünç alabileceği ekstra bir tanemiz var mı?
Do you have an extra bicycle that I could borrow?
- Ödünç alabileceğim fazladan bir bisikletin var mı?
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
Well, I'll only take toast and coffee.
- Pekala, ben sadece tost ve kahve alacağım.
Aladin found a wonderful lamp.
- Alaaddin sihirli bir lamba buldu.
Aladin found a wonderful lamp.
- Alaaddin harika bir lamba buldu.
I'll get permission from my superior.
- Amirimden izin alacağım.