If he's fluent in English, I'll hire him.
- Eğer o, İngilizcede akıcı ise, onu çalıştıracağım.
Tom doesn't speak French as fluently as Mary does.
- Tom Mary'nin konuştuğu kadar akıcı şekilde Fransızca konuşamıyor.
I don't speak English as fluidly as Naomi does.
- Ben Naomi'nin yaptığı kadar akıcı İngilizce konuşmam.
I heard her speaking English as fluently as a citizen of the USA.
- Onun bir Amerikan vatandaşı kadar akıcı bir biçimde İngilizce konuştuğunu duydum.
I heard her speaking English as fluently as an American.
- Onun Amerikalı kadar akıcı bir biçimde İngilizce konuştuğunu duydum.
Does Tom speak French fluently?
- Tom Fransızcayı akıcı biçimde konuşur mu?
I want to be able to speak French fluently.
- Fransızcayı akıcı biçimde konuşabilmeyi istiyorum.
David can speak French fluently.
- David Fransızcayı akıcı bir şekilde konuşabilir.
I want to be able to speak Russian fluently.
- Rusçayı akıcı bir şekilde konuşabilmek isterim.