Tom isn't a fluent speaker of French.
- Tom Fransızcayı akıcı olarak konuşan biri değildir.
Tom doesn't speak French as fluently as Mary does.
- Tom Mary'nin konuştuğu kadar akıcı şekilde Fransızca konuşamıyor.
I don't speak English as fluidly as Naomi does.
- Ben Naomi'nin yaptığı kadar akıcı İngilizce konuşmam.
The teacher claimed that he'd have us all speaking fluent French in three months.
- Öğretmen üç ay içinde hepimizi akıcı Fransızca konuşturacağını iddia etti.
I heard her speaking English as fluently as an American.
- Onun Amerikalı kadar akıcı bir biçimde İngilizce konuştuğunu duydum.
I'd like to speak French fluently.
- Fransızcayı akıcı biçimde konuşmak istiyorum.
She can speak French and she speaks it fluently.
- Fransızca konuşabilir, üstelik akıcı biçimde.
He speaks English fluently.
- O, akıcı bir şekilde İngilizce konuşuyor.
I want to be able to speak Russian fluently.
- Rusçayı akıcı bir şekilde konuşabilmek isterim.