Üzgünüm, muhtemelen yaklaşık 20 dakika gecikmiş olacağım.
- Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.
Alışılageldiği üzere gecikmişti.
- He was late as usual.
Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.
- The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.
Tom geç kalan tek kişiydi.
- Tom was the only one who was late.
Üç saat sonra eve geri döndü.
- He returned home three hours later.
Son zamanlarda onu görmedim
- I have not seen him lately.
Geç olması hiç olmamasından daha iyidir.
- Better late than never.
Derhal başlayalım; zaten geç oldu.
- Let's start at once; it's already late.
Tom, Mary'nin ölümünü o sabah daha sonra öğrendi.
- Tom learned about Mary's death later that morning.
Herkes er ya da geç ölür.
- Everyone dies sooner or later.
Tom otuzlu yaşların sonlarında bir yerde görünüyordu.
- Tom looked like he was somewhere in his late thirties.
Japonya ordusu 1931 yılının sonlarında Tokyo hükümetinin kontrolünü ele geçirdi.
- Japan's army took control of the government in Tokyo in late 1931.
Senin sesin bana rahmetli büyük annemi hatırlatıyor.
- Your voice reminds me of my late grandmother.
Maria'nın rahmetli kocası bir kemancıydı.
- Maria's late husband was a violinist.