Onun bu işle ile hiçbir bağlantısı yoktur.
- He has no connection with this affair.
Öldüğün zaman, senin işlerine ben bakacağım.
- I'll look after your affairs when you are dead.
Bütün mesele hakkında gizemli bir hava vardı.
- There was an air of mystery about the whole affair.
Onun mesele ile ilgisi olmadığını anlıyor musun?
- Do you think she has nothing to do with the affair?
O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.
- It was a one-sided love affair.
Onun iş ilişkileri iyi durumda.
- His business affairs are in good shape.
Bu konu ile bir ilgim yok.
- I have nothing to do with the affair.
Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
- Don't you want to talk about the affair?
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.
- A new affair is agitating the police administration.
Onlar olayı araştıracak.
- They are going to investigate the affair.
Olaydan duyduğu üzüntüyü ifade etti.
- He expressed regret over the affair.
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.
He used a hook-shaped affair with a long handle to unlock the car.
a difficult affair to manage.