İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Diğer insanların işlerine karışmaya hakkın yoktur.
- You have no right to interfere in other people's affairs.
Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı.
- Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet.
Bütün mesele hakkında gizemli bir hava vardı.
- There was an air of mystery about the whole affair.
Onun iş ilişkileri iyi durumda.
- His business affairs are in good shape.
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.
Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
- Don't you want to talk about the affair?
Konu bana birçok uykusuz gecelere mal oldu.
- The affair cost me many sleepless nights.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
- The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
Yeni bir sorun polis yönetimini tahrik ediyor.
- A new affair is agitating the police administration.
O, olaya karıştığını inkar etti.
- He denied having been involved in the affair.
Onlar olayı araştıracak.
- They are going to investigate the affair.
Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.
- He knows a lot about foreign affairs.
He used a hook-shaped affair with a long handle to unlock the car.
a difficult affair to manage.