Pardon me, do you speak English?
- Afedersiniz, İngilizce konuşur musunuz?
Pardon me, I didn't know you were still there.
- Afedersiniz, hala orada olduğunuzu bilmiyordum.
Sorry. I didn't mean to bother you.
- Afedersiniz. Sizi rahatsız etmek istememiştim.
Excuse me, is this seat taken?
- Afedersiniz, bu sandalye dolu mu?
Excuse me, who is this woman?
- Afedersiniz, bu kadın kim?
Excuse me, who is this woman?
- Afedersiniz, bu kadın kim?
Excuse me, is this seat taken?
- Afedersiniz, bu sandalye dolu mu?
I'm sorry, did I do something wrong?
- Affedersiniz, yanlış bir şey mi yaptım?
I'm sorry, could you say that again?
- Affedersiniz, onu tekrar söyler misiniz?
Excuse me. Can you direct me to the nearest subway station?
- Affedersiniz. Beni en yakın tramvay istasyonuna doğru yönlendirebilir misiniz?
Excuse me. Who are you?
- Affedersiniz. Siz kimsiniz?
I'm sorry, I've forgotten your name.
- Affedersiniz, adınızı unuttum.
Sorry, but that's not what I ordered.
- Affedersiniz ama bu sipariş ettiğim şey değil.
Excuse me. Who are you?
- Affedersiniz. Siz kimsiniz?
Excuse me, but I feel sick.
- Affedersiniz, ama hasta hissediyorum.
Pardon me, madam, I'm ashamed to be crying like this in front of you, but I can't hold my tears.
- Affedersiniz hanımefendi, önünüzde böyle ağlıyor olmaktan utandım ama gözyaşlarıma hakim olamıyorum.
Pardon me, I came in because I thought the room was free.
- Affedersiniz, boş olduğunu düşündüğüm için odaya girdim.