John'un yaptığı gibi bu cihazı ayarlamak için hiç kimsenin yeterli bilgisi yok.
- Nobody has enough knowledge to adjust this equipment like John did.
Herkes ayarlamak zorunda.
- Everybody has to adjust.
İnsanların yeni çevreye alışmak için sadece zamana ihtiyacı var.
- People just need time to adjust to the new environment.
Tom gözlerini karanlığa alıştırmak için bir süre bekledi.
- Tom waited a while to let his eyes adjust to the darkness.
Sık sık söylenildiği gibi kendini yeni bir çevreye uydurmak zordur.
- As is often said, it is difficult to adjust yourself to a new environment.
Tom ayarları ayarlamada biraz sorun yaşadı.
- Tom had a little trouble adjusting the settings.
Sesi nasıl ayarlayacağımı bana söyleyebilir misiniz?
- Could you tell me how to adjust the volume?
Tom ayarları ayarlamada biraz sorun yaşadı.
- Tom had a little trouble adjusting the settings.
Tom ayarları ayarlamada biraz sorun yaşadı.
- Tom had a little trouble adjusting the settings.
Tom ayarları ayarlamada biraz sorun yaşadı.
- Tom had a little trouble adjusting the settings.
LASIK, kornea yüzeyini düzeltmek için kullanılan bir lazerdir.
- In LASIK, a laser is used to adjust the surface of the cornea.
LASIK, kornea yüzeyini düzeltmek için kullanılan bir lazerdir.
- In LASIK, a laser is used to adjust the surface of the cornea.
Herhangi bir düzenleme yapmadım.
- I didn't make any adjustments.
Sesi nasıl ayarlayacağımı bana söyleyebilir misiniz?
- Could you tell me how to adjust the volume?
Tom duşun sıcaklığını ayarlamaya çalıştı.
- Tom tried to adjust the temperature of the shower.
Morimoto's recipes are adjusted to suit the American palate.
He adjusted his initial conclusion to reflect the new data.
... And this combination, it's called bundle adjusting. ...