Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that one is better.
Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
- A laptop is better than a desktop.
İngilizceni geliştirmek istiyorsan onun konuşulduğu ülkelere gitsen iyi olur.
- If you are to improve your English, you had better go to countries where it is spoken.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
- I want to better myself.
Evlendikten sonra benim Japonca daha iyi oldu ve daha çok anlayabildim.
- After I got married, my Japanese got better and I could understand more.
Ben vokal müziği enstrümantal müzikten daha çok severim.
- I like vocal music better than instrumental music.
Daha iyi yapmak zorundayız.
- We've got to do better.
Dünyamızı daha iyi yapmak için çalışalım.
- Let's try to make our world better.
Daha iyi şekilde yapabileceğimizi düşünüyoruz.
- We know we can do better.
Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
- No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
Nereye gidersen git evinden daha güzel bir yer bulamazsın.
- Wherever you may go, you will not find a better place than your home.
İnsanlar birbirleriyle dostça ilişkiler kurunca dünyanın daha güzel bir yer olmasını umut ediyorum.
- If people have friendly relationships, I hope the world will be a better place.