Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
- This is a good book, but that one is better.
Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
- A laptop is better than a desktop.
İngilizceni geliştirmek istiyorsan onun konuşulduğu ülkelere gitsen iyi olur.
- If you are to improve your English, you had better go to countries where it is spoken.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
- I want to better myself.
Evlendikten sonra benim Japonca daha iyi oldu ve daha çok anlayabildim.
- After I got married, my Japanese got better and I could understand more.
İngilizceyi daha çok severim.
- I like English better.
Daha iyi yapmak zorundayız.
- We've got to do better.
Gelecek sefer daha iyi yapmak zorundasın.
- We have to do better next time.
Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
- No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
O zamanlar gerçekten daha iyi şekildeydim.
- I was in better shape back then.
Düne nazaran bugün hava daha güzel.
- Compared to yesterday, the weather is better today.
Nereye gidersen git evinden daha güzel bir yer bulamazsın.
- Wherever you may go, you will not find a better place than your home.