additional; other; different

listen to the pronunciation of additional; other; different
Englisch - Türkisch

Definition von additional; other; different im Englisch Türkisch wörterbuch

another
{s} öbür
another
başka

Onu başka bir şekilde söyle. - Say it in another way.

On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi. - Another ten minutes' walk brought us to the shore.

another
bir daha

Tom onu bir daha denemeye karar verdi. - Tom decided to give it another try.

Tom resme bir daha baktı. - Tom took another look at the picture.

another
{s} farklı

Bu tamamıyla farklı bir konu. - That's a horse of another colour.

Bu, farklı bir çift ayakkabı. - This is an another pair of shoes.

another
{s} bir (şey) daha: another match bir kibrit daha
another
{s} ayrı

Ayrıca başka bir nedeni vardı. - There also was another reason.

O, başka bir soğuk algınlığına yakalanmak istemediğinden dolayı odadan ayrılmayacak. - She won't leave the room, because she doesn't want to catch another cold.

another
{s} başka, başka bir: another time başka sefer
another
başka bir tane

Bu odayı sevmiyorum. Başka bir tane alabilir miyim? - I don't like this room. May I have another one?

Lütfen bana başka bir tane daha gösterin. - Please show me another one.

another
bir tane daha

Lütfen bir tane daha al. - Please take another one.

O, birayı bitirdi ve bir tane daha ısmarladı. - He finished the beer and ordered another.

another
{s} bir, ikinci bir: This is going to be
another
başka biri

Başka biri için yer var mı? - Is there space for another person?

Sen kendi suçlarını hatırladığında, başka birininkini unutursun. - When you remember your own crimes, you forget another's.

another
başka (bir)
another
sair
another
bir (şey) daha
another
bir başka

Ünlü yazar bir başka en çok satan kitabı oluşturdu. - The famous author created another best-selling book.

Onlar bunu bir başka gün bitirecekler. - They'll finish this another day.

another
başkası

Bir ağaç ölürse yerinde bir başkası yetişir. - If a tree dies, plant another in its place.

Başkasını bulmalıyım. - I have to find another one.

another
diğeri

O konuşurken çoğunlukla bir konudan diğerine atlar. - He frequently jumps from one topic to another while he is talking.

Söz vermek bir şeydir, ve diğeri yerine getirmektir. - It is one thing to promise, and another to perform.

another
öbürü
another
başka birisi

Fadıl asla başka birisine zarar veremez. - Fadil can never hurt another person.

another
(sıfat) başka, öbür, ayrı, farklı, bambaşka
Englisch - Englisch
{s} another
additional; other; different
Favoriten