I have no idea what that guy is thinking.
- Bu adamın ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yok.
Wait till the guys at work hear that your wife left you for another woman.
- İş yerindeki adamların karının seni başka bir kadın için terk ettiğini duyuncaya kadar bekle.
Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
- Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
The young men said that they would do it despite all of the difficulties.
- Genç adamlar tüm zorluklara rağmen bunu yapacaklarını söylediler.
The man shot three birds with a gun.
- Adam bir silahla üç kuşu vurdu.
The old man opened the car window and aimed his gun at the bird.
- Yaşlı adam araba penceresini açtı ve silahıyla kuşa nişan aldı.
Jackson's men began to leave the next morning.
- Jackson'ın adamları ertesi sabah gitmeye başladı.
Jackson was a rough man.
- Jackson, kaba bir adamdı.
A man with a big dog came in.
- Büyük bir köpeği olan adam içeri girdi.
The dog growled at the strange man.
- Köpek yabancı adama hırladı.
The man took the boy by the hand.
- Adam çocuğu elinden tuttu.
Felicja is married to a handsome man called Lazarz.
- Felicja, Łazarz adında yakışıklı bir adamla evli.
Dima slept with 25 men in one night and then killed them.
- Dima bir gecede 25 adamla yattı ve sonra onları öldürdü.
No one wanted to insult these men.
- Hiç kimse bu adamlara hakaret etmek istemedi.
Tom is a likeable person.
- Tom sempatik bir adam.
Donald Trump is a famous business person.
- Donald Trump ünlü bir iş adamıdır.
For all his faults, he is a good fellow.
- Tüm hatalarına rağmen, o iyi bir adam.
He ought to know better than to quarrel with such a fellow.
- Böyle bir adamla tartışılmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.
Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
- Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
You're a gentleman and a scholar.
- Sen bir beyefendi ve bir bilim adamısın.
He described the man as a model gentleman.
- Adamı örnek bir beyefendi olarak tanımladı.
The policeman spoke to a man on the street.
- Polis bir adamla sokakta konuştu.
The old man was hard of hearing.
- Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
The lady tolerated the man.
- Kadın adama tahammül etti.
Once upon a time, in a place far away, lived an old man and an old lady.
- Bir zamanlar, uzak bir yerde, yaşlı bir adam ve yaşlı bir bayan yaşardı.
The gentle-looking old man got up and gave his hand to me.
- Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.
He described the man as a model gentleman.
- Adamı örnek bir beyefendi olarak tanımladı.
Tom said that, from childhood, he had felt like a girl who had been born in the body of a man.
- Tom, çocukluktan beri, bir adamın vücudunda doğmuş olan bir kız gibi hissettiğini söyledi.
Is she a woman with a beard or a man with a woman's body?
- O sakallı bir kadın mı yoksa kadın vücutlu bir adam mı?
The man returned from his vacation full of beans.
- Adam tatilinden çok enerjik döndü.
Tom said he was mugged by three men.
- Tom, üç adam tarafından gasp edildiğini söyledi.
Say Goddess, what ensu’d when Raphael, / The affable Arch-Angel, had forewarn'd / Adam by dire example to beware / Apostasie,.
Second Adam from above,Reinstate us in thy love.
What splendid names for boys there are! / There's Carol like a rolling car, / And Martin like a flying bird, / And Adam like the Lord's First Word,.
Havva, Adem'e bilgi elmasını verdi.
- Eve gave Adam the apple of knowledge.
Erkeklerde Adem'in elmaları var.
- Men have Adam's apples.