I want to devote my life to education.
- Hayatımı eğitime adamak istiyorum.
You have to devote yourself to the task.
- Kendinizi göreve adamak zorundasınız.
I'd like to dedicate this song to Tom.
- Bu şarkıyı Tom'a adamak istiyorum.
I want to dedicate this song to him.
- Bu şarkıyı ona adamak istiyorum.
Seen from the sky, the island was very beautiful.
- Gökyüzünden bakıldığında ada çok güzeldi.
The island lies to the west of Japan.
- Ada Japonya'nın batısında yer alır.
Hard work and dedication will bring you success.
- Sıkı çalışma ve kendini adama sana başarıyı getirecektir.
He dedicates himself to research.
- O kendini araştırmaya adadı.
He dedicated himself to research.
- O kendini araştırmaya adadı.
The Island of Taiwan's surface area is thirty-six thousand square kilometers.
- Tayvan adasının yüz ölçümü 36.000 kilometre kare.
The islet resembled a tortoise from afar.
- Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.
The islet protrudes above the water.
- Adacık su üstünde çıkıntı yapıyor.
He dedicated himself to biology studies for almost ten years.
- On yıldır kendini biyoloji çalışmalarına adadı.
He dedicated himself to research.
- O kendini araştırmaya adadı.
Tom and Mary are devoted to each other.
- Tom ve Mary kendilerini birbirlerine adadılar.
After retirement, Teresa devoted herself to caring for orphans.
- Emekli olduktan sonra, Teresa kendini yetimlerin bakımı için adamış.
Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer.
- Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.
She devoted herself to the volunteer activity.
- O, gönüllü faaliyetine kendini adamış.
The islet resembled a tortoise from afar.
- Adacık uzaktan bir kaplumbağaya benziyordu.
The islet protrudes above the water.
- Adacık su üstünde çıkıntı yapıyor.