Tom has been treated fairly.
- Tom'a adaletli şekilde davranıldı.
We should do justice to both sides on that issue.
- Biz o konuda her iki tarafa adaletli davranmalıyız.
I can't do it justice.
- Ben onu adaletli yapamam.
Justice will prevail in the end.
- Adalet sonunda galip gelecek.
This figure is supposed to represent Marilyn Monroe, but I don't think it does her justice.
- Bu figürün Marilyn Monroe'yu temsil ettiği varsayılır, ama onun adaletini temsil ettiğini sanmıyorum.
Justice in this country is a bit of a double standard: there is the justice of the poor and the justice of the rich.
- Bu ülkede adalet biraz çifte standartlıdır: fakirlerin adaleti ve zenginlerin adaleti.
Justice without mercy is cruelty; mercy without justice is the mother of dissolution.
- Merhametsiz adalet zulümdür, adaletsiz merhamet yok olmanın anasıdır.