adımlar

listen to the pronunciation of adımlar
Türkisch - Englisch
Steps

Tom retraced his steps. - Tom adımlarını yeniden izledi.

Retrace your steps and maybe you'll find your keys. - Adımlarını tekrar izle, belki anahtarlarını bulursun.

footsteps

The moment I heard the footsteps, I knew who it was. - Adımları duyar duymaz onun kim olduğunu biliyordum.

Sami thought about following in Dad's footsteps at medical school. - Sami, babasının tıp okulundaki adımlarını takip etmeyi düşündü.

feet&inches
adım
step

Move forward one step. - Bir adım ileriye ilerle.

That's one small step for a man, one giant leap for mankind. - Bu, bir kişi için küçük bir adımdır ama insanlık için dev bir sıçramadır.

adım
tread
adım
clip
adım
(Bilgisayar) length of lay
adım
{i} stepping

You're stepping into dangerous territory. - Tehlikeli alana adım atıyorsun.

adım
footstep

Sami followed in his brother's footsteps. - Sami erkek kardeşinin adımlarını izledi.

Sami thought about following in Dad's footsteps at medical school. - Sami, babasının tıp okulundaki adımlarını takip etmeyi düşündü.

adım
pace

The traffic crept along at a snail's pace. - Trafik adım adım ilerledi.

When it started to get dark, I quickened my pace. - Karanlık olmaya başladığında, ben adımlarımı hızlandırdım.

adım
remove
adım
pas
adım
pitch

Tom has perfect pitch. - Tom'un mükemmel adımı var.

adım
step, footstep; pace; (vida) pitch
adım
the clearance between two meshing gears
adım
step (in walking)
adım
pace, length of one stride (measure)
adım
footstep; pace
adım
tempo
adım
step (in carrying out a plan)
adım
{i} foot

I'll never set foot in this house again. - Bu eve bir daha adımımı atmam.

Tom wished he'd never stepped foot into Mary's house. - Tom Mary'nin evine asla adım atmamış olmayı diledi.

büyük adımlar atmak
stride out
gerekli adımlar
necessary actions
somut adımlar atmak
take concrete steps
adımlar
Favoriten