acute of mind; sharp; penetrating; having or expressing mental acuteness

listen to the pronunciation of acute of mind; sharp; penetrating; having or expressing mental acuteness
Englisch - Türkisch

Definition von acute of mind; sharp; penetrating; having or expressing mental acuteness im Englisch Türkisch wörterbuch

keen
{s} keskin

Çocukların keskin bir işitme duyusu var. - The kid has a keen sense of hearing.

Şahin keskin gözlere sahiptir. - The falcon has keen eyes.

keen
{s} düşkün

Bu tür müziğe özellikle düşkün değilim. - I'm not particularly keen on this kind of music.

Tom sörf yapmaya düşkündür. - Tom is keen on surfing.

keen
{s} istekli

Tom kalede kalmaya hiç istekli değildi, onun perili olduğunu duymuştu. - Tom wasn't at all keen to stay in the castle, which he'd heard was haunted.

Onlarla gitmeye çok istekli misin? - Are you very keen about going with them?

keen
(Argo) mükemmel
keen
sivri
keen
hararetli
keen
kuvvetli
keen
{s} uygun
keen
(isim) matem türküsü
keen
{s} gözü açık, zeki
keen
gözü açık
keen
{s} ucuz
keen
yoğun
keen
(sıfat) keskin, sert, şiddetli, güçlü, büyük, istekli, hevesli, düşkün, meraklı, uygun, ucuz, zeki, ince, şahane, harika
keen
{s} acı
keen
{s} büyük
keen
keen on acting aktörlüğe hevesli
keen
keenlyşiddetle
Englisch - Englisch
keen

Can we this quote? Before the keen inquiry of her thought. -Cowper.

acute of mind; sharp; penetrating; having or expressing mental acuteness

    Silbentrennung

    a·cute of mind; sharp; penetrating; ha·ving or expressing men·tal a·cute·ness

    Aussprache

Favoriten