actually; in fact; in reality

listen to the pronunciation of actually; in fact; in reality
Englisch - Türkisch

Definition von actually; in fact; in reality im Englisch Türkisch wörterbuch

really
hakikaten

İnsanların sıklıkla birbirlerine sırt çevirdiklerini görüyorum, ve bu beni hakikaten korkutuyor. - I often see people turning against each other all the time, and this really scares me.

Ben de hakikaten öyle düşünmüyorum. - I really don't think so.

really
gerçekten

Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor. - Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.

Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum. - I really look forward to your visit in the near future.

really
gerçekten mi

Gerçekten mi? Ben gitmeden önce onu kilitlemiştim. - Really? I had locked it up before I went out.

Bir bardak soğuk biraya gerçekten minnettar kalırdım. - I would really appreciate a glass of cold beer.

really
öyle mi

Çok fazla seçeneğim yok gerçekten, öyle mi? - I really don't have much choice, do I?

Gerçekten tam olarak öyle mi söyledin? - Did you just really say that?

really
mutlâka

Çıkmadan mutlaka karnını doyurmalısın. - You really should eat before you leave.

Çatı mutlaka tamir edilmeli. - The roof is really in need of repair.

really
kesin olarak

Birinin kafasından neler geçtiğini kimse kesin olarak bilemez. - No one ever really knows what's going through someone else's head.

Hiçbir şeyi kesin olarak öngöremeyiz. - We cannot really predict anything.

really
kesinlikle

Bugün gerçekten sıcak, değil mi? Evet kesinlikle sıcak. - It's really hot today, isn't it? Yeah, it sure is.

Tom'un parayı almadığından kesinlikle emin olamam. - I can't really be certain that Tom didn't take the money.

really
cidden

Benim için Japonca konuşmak cidden kolay. - It's really easy for me to speak Japanese.

En son yapmak zorunda kaldığın cidden zor şey neydi? - What was the last really difficult thing you had to do?

really
gayet

Buradaki sistem gayet iyi çalışıyor. - The system here works really well.

really
aslında

Tom uzun süre konuştu fakat aslında çok şey söylemedi. - Tom talked for a long time, but didn't really say much.

O saygın bir iş adamı gibi görünüyor ama aslında Mafyanın bir üyesidir. - He seems like a respectable businessman, but he's really part of the Mafia.

really
hakikat

Ben de hakikaten öyle düşünmüyorum. - I really don't think so.

Bu cep telefonu hakikaten pahalı. - This cellphone is really expensive.

really
sahi mi

Sahi mi? Benim hobim çizgi roman okumaktır. - Really? My hobby is reading comics.

really
sahiden

O sahiden akıllı, değil mi? - She's really smart, isn't she?

Bu geyiğin sütü sahiden iyi midir? - Is the milk from this deer really good?

really
z. gerçekten
Englisch - Englisch
really
actually; in fact; in reality
Favoriten