Bunu senin için yapıyorum.
- I'm doing this for you.
Bunu senin için yapıyorum.
- I'm doing it for you.
Hastalık onun işini yapmasını engelledi.
- Illness prevented him from doing his work.
İhracat işi iyi yapılmıyor.
- The export business isn't doing well.
Bu senin kendi faaliyetin.
- This is your own doing.
Tom'u rahatsız eden şeyleri yapmayı durdurmalısın.
- You need to stop doing things that bother Tom.
Bu tür bir şey yapmak aptal görünmesini sağlar.
- Doing that sort of thing makes you look stupid.
Zamanının çoğunu hangi etkinliği yaparak geçirirsin?
- What activity do you spend most of your time doing?
O, zamanının üçte birini evrak işleri yaparak geçirir.
- She spends over a third of her time doing paperwork.