I don't want to rush you, but let's try to catch the next bus.
- Seni acele ettirmek istemiyorum ama bir sonraki otobüsü yakalamaya çalışalım.
You'd better hurry up.
- Acele etsen iyi olur.
Hurry up or you'll miss the train.
- Acele et, yoksa treni kaçıracaksın.
He hurried so as to be in time for the train.
- Trene zamanında yetişmek için acele etti.
I hurried in order to catch the first train.
- İlk treni yakalamak için acele ettim.
Sami rushed to pick up Layla from school.
- Sami, Leyla'yı okuldan almak için acele etti.
Tom rushed to open the door.
- Tom kapıyı açmak için acele etti.
Don't hurry if there's no purpose to your hurrying.
- Acele etmen için bir amacın yoksa acele etme.
I don't see any reason for hurrying.
- Ben acele etmek için herhangi bir neden görmüyorum.
Although you rushed, you're not ready.
- Acele etmene rağmen, sen hazır değilsin.
We have time, there's no rush.
- Acele etmeyin, zamanımız var.
Hurry up or you'll miss the train.
- Acele et, yoksa treni kaçıracaksın.
Hurry, or you'll miss the train.
- Acele et, yoksa treni kaçıracaksın.