Bir üniversite öğrencisi iken öyle yapardın.
- You used to do so when you were a university student.
O nehir boyunca sık sık yürüyüş yapardım.
- I used to often take walks along that river.
O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.
- That's the computer he used to write the article.
Twitter'ı kullanırdım, fakat sonra onu sıkıcı biraz buldum, bu yüzden onu kullanmayı durdurdum.
- I used to use Twitter, but then found it a bit boring, so I stopped using it.
O, ondan nefret ederdi.
- She used to hate him.
Robert hafta sonlarında dükkânda babasına yardım ederdi.
- Robert used to help his father in the store on weekends.
Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır.
- Mr Kaifu is used to making speeches in public.
Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.
- I'm not used to making speeches in public.
Ne zaman yatmaya alışkınsın?
- What time are you used to going to bed?
Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
He was shivering a little, for he had always been used to sleeping in a proper bed, and by this time his coat had worn so thin and threadbare from hugging that it was no longer any protection to him.