Sizinle sonucu paylaşma niyetinde değilim.
- Ich habe nicht die Absicht, Ihnen das Ergebnis mitzuteilen.
Bazen tesadüf öyle yollar gider ki, oraya niyet ulaşamaz.
- Manchmal geht der Zufall Wege, da kommt die Absicht gar nicht hin.
Benim niyetim size herhangi bir şekilde zarar vermek değildir.
- It is not my intent to hurt you in any way.
İşlerine karışmaya niyetim yok.
- I have no intention of meddling in your affairs.
Amaçlarını bilmem gerekiyor.
- I need to know your intentions.
Onların amaçları açıktır.
- Their intentions are obvious.
Fransızca öğrenmeye niyetli.
- She is intent on mastering French.
Polis suçluyu durdurmaya niyetliydi.
- The police were intent on stopping the criminal.
Tom dikkatle dinledi.
- Tom listened intently.
Kuşları dikkatle ve sevinçle izledi.
- She watched the birds intently and joyfully.
Evet, bunu kasıtlı yaptım.
- Yes, I did this intentionally.
Onun hatası kasıtlıydı.
- His mistake was intentional.