O kili ateşe koyarak sertleştirdi.
- He hardened clay by putting it into a fire.
İsviçre göç politikasını sertleştirdi.
- Switzerland hardened its immigration policy.
Ben düzgün şeyler ayarlamak istiyorum.
- I'd like to set things straight.
Biz müzakereler için sahne ayarlamak zorundayız.
- We have to set the scene for negotiations.
Güneş batmak üzeredir.
- The sun is about to set.
Güneş batmak üzereydi.
- The sun was about to set.