Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir davranışı var.
- Dr. Jackson has a good bedside manner.
Dennis'in kaba davranışları yoktur.
- Dennis doesn't have rough manners.
Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.
- Their manner of bringing up their children is extremely unusual.
Senin konuşma tarzını kullanmak için, onun seni sevip sevmediğini bilmiyorum; ama onun döneceğini biliyorum.
- I do not know if, to use your manner of speech, he loves you; but I know that he will return.
Onun partideki tavırlarından memnun değilim.
- I am dissatisfied with his manners at the party.
Onun aristokrat tavırları beni şaşırtıyor.
- His aristocratic manners amaze me.
Ağzın doluyken konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to speak with your mouth full.
O, çocuklarını nasıl terbiye ediyor?
- How does he teach his kids manners?
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Masa görgüsünü onlara kim öğretti?
- Who taught them table manners?
Yurt dışında eğitim görerek, öğrenciler diğer görgü ve gelenekler ile temas kurabilirler.
- By studying overseas, students can come into contact with other manners and customs.