Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Tom Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz.
- Tom can't put up with Mary's bad manners any longer.
Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı .
- The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners.
Onun konuşma tarzını sevmedi.
- He did not like her manner of speech.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Onun tavırları bir beyefendinin tavırları değil.
- His manners aren't those of a gentleman.
Onun aristokrat tavırları beni şaşırtıyor.
- His aristocratic manners amaze me.
İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik.
- It's bad manners to point at people.
Bir konser sırasında konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to talk during a concert.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Onun görgü yokluğu yüzünden dehşete düştüm.
- I was appalled by her lack of good manners.
Bu kitap Amerika'nın görgü ve gelenekleri üzerinedir.
- This book is on the manners and customs of America.