Linda Dan'ı onunla evlenmeye zorlamak için asılsız gebelik iddialarında bulundu.
- Linda made false claims of pregnancy to force Dan to marry her.
Onu yapman için seni zorlamak istemiyorum.
- I don't want to force you to do that.
Hoover, Amerikan kuvvetlerini Nikaragua'dan geri çekti.
- Hoover withdrew American forces from Nicaragua.
İsyancı kuvvetler döğüşmek için hazırlandı.
- Rebel forces prepared to fight.
Savaşın ilk birkaç saati içinde, Birlik güçleri kazanıyorlardı.
- In the first few hours of the battle, Union forces were winning.
Durdurulamayan bir güç sabit bir cismi vurursa ne olur?
- What happens when an unstoppable force hits an unmovable object?
Yasa artık yürürlükte değil.
- The law is no longer in force.
Jülyen takvimi Rusya'da yürürlükteydi.
- The Julian calendar was in force in Russia.
Sebzelerini yemesi için ona baskı yaptı.
- She forced him to eat his vegetables.
Adımı imzalamam için bana baskı yapıldı.
- I was forced to sign my name.
İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.
- Persuasion is often more effectual than force.