Tom'un konuşma şekli sinirlerime dokundu.
- Tom's way of speaking got on my nerves.
Tom'un konuşma şekli benim sinirlerimi bozuyor.
- Tom's way of speaking gets on my nerves.
Onu izlemeye cüret edemem.
- I don't have the nerve to watch it.
Tom onu tekrar yapmaya cüret etmedi.
- Tom didn't have the nerve to do it again.
Some plants have ornamental value because of their contrasting nerves.