Sana dert açmak istemiyorum.
- I do not want to cause you any trouble.
Başı dertte iken benden yardım istedi.
- She asked me for help when she was in trouble.
Sorun oğlumun okula gitmek istememesidir.
- The trouble is that my son does not want to go to school.
Yeni hükümetin malî sorunları var.
- The new government has financial troubles.
Benim her zaman başım belada.
- I am forever in trouble.
Patronu gerçeği öğrendiğinde yalan onun başını belaya soktu.
- The lie got him in trouble when his boss found out the truth.
Zahmetin için teşekkür ederim.
- Thank you for your trouble.
Lezzetli yemeklerinizi hazırlama zahmetine girdiğiniz için teşekkür ederim.
- Thank you for taking the trouble to prepare your delicious meals.
O pastayı yediysen başın belada!
- You're in trouble if you ate that cake!
Patronu gerçeği öğrendiğinde yalan onun başını belaya soktu.
- The lie got him in trouble when his boss found out the truth.
En sıkıntılı olan en iyinin yozlaşmasıdır.
- What is most troublesome is the corruption of the best.
Bana daha fazla sıkıntı verme.
- Don't give me any more trouble.
Kelime işlemci seni birçok dertten kurtaracak.
- The word processor will save you a lot of trouble.
Onun yeni fikirleri daha tutucu iş arkadaşlarıyla sık sık başını derde sokuyor.
- Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues.
O, burada karışıklık çıkarmaya çalışıyor.
- He's here trying to stir up trouble.
Bana daha fazla sıkıntı verme.
- Don't give me any more trouble.
Kesinlikle sıkıntılarımız olacak.
- We'll have troubles for sure.
Jamal tehlikeli bir haydut. Her zaman başı beladadır.
- Jamal is a dangerous thug. He always gets in trouble.
Tom'un uyumada problemi olduğunda, o kakımları saymaya başlar.O, onu çabucak sakin bir hale getirir. Ve o kakımları elliye kadar sayabilmeden önce derin uykuya dalar.
- When Tom has trouble sleeping, he starts counting stoats. That quickly brings him into a peaceful mood, and he is fast asleep before he could count the stoats to fifty.
Problem, arabayı nereye park ettiğimi hatırlayamıyor olmam.
- The trouble is that I can't remember where I parked the car.
Tom ciddi bir zorluk içinde.
- Tom is in serious trouble.
Nefes almada zorluk çekiyorum.
- I've been having trouble breathing.
O kelimeyi telaffuz etmede her zaman güçlük yaşıyorum.
- I always have trouble pronouncing that word.
Köpeğimi hangi marka köpek yiyeceği ile besleyeceğime karar vermede güçlük çekiyorum.
- I had trouble deciding which brand of dog food to feed my dog.
Her zor durumda olduğunda o yanında oldu.
- She stood by him whenever he was in trouble.
O pastayı yediysen başın belada!
- You're in trouble if you ate that cake!
Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
- When you are in trouble, you can count on me.
O bela aramak için geldi.
- He came to look for trouble.
Tom bela aramak için bugün buraya geldi.
- Tom came here today looking for trouble.
... keyboard, although BlackBerry is slowly in trouble. ...
... are having trouble with mobility in finding new ...