Tom Mary'nin yanında onun elinden tutarak oturdu.
- Tom sat next Mary, holding her hand.
O, onu nefesini tutarak izledi.
- He watched it holding his breath.
Tom küçük bir malzeme kutusu tutuyordu.
- Tom was holding a small box of stuff.
Şişman kadın bir maymun tutuyordu.
- The fat woman was holding a monkey.
Erkek kardeşim elinde bir kamera tutuyor.
- My brother is holding a camera in his hand.
Dün kollarında bir tavşan tutan bir adam gördüm.
- I saw a man holding a rabbit in his arms yesterday.
Şemsiye tutan adam Ken'dir.
- The man holding the umbrella is Ken.
Açık söylemek gerekirse, bu takımın kazanamayacak olmasının sebebi onları geride tutmanızdır.
- To put it bluntly, the reason this team won't win is because you're holding them back.
Sami tutmakta olduğu her şeyi düşürdü.
- Sami dropped everything he was holding.