Afrika'ya yolculuğumuz bir felaket oldu.
- Our trip to Africa has become a catastrophe.
Ne yazık ki, birkaç yolcu felaket atlattı.
- Unfortunately, few passengers survived the catastrophe.
Bir felaket engellendi.
- A catastrophe has been averted.
Büyük bir felaket bekleniyor.
- A great catastrophe is expected.
Kimse, meteor düşmesi gibi küresel bir doğal afeti hafife alamaz.
- One can't discount a global natural catastrophe like a meteor strike.