O çocuk köpeğe bir taş fırlattı.
- That child threw a stone at the dog.
Evin etrafında taş bir duvar vardı.
- The house had a stone wall around it.
Mücevher Tom'a aitti.
- The precious stone belonged to Tom.
Eğer bitkiler ve taşlar suda ise o zaman bu olur: bitkiler yüzer ve kayalar batar.
- If plants and stones are in the water then this will happen: the plants float and the rocks sink.
Tom bir kayanın üzerine oturdu ve ayakkabısından bir taş çıkardı.
- Tom sat down on a rock and removed a stone from his shoe.
Tom bir taştan daha iyi yüzemez.
- Tom can swim no more than a stone can.
O köprü taştan yapılmıştır.
- That bridge is made of stone.
Bu ev taştan yapılmış.
- This house is made of stone.
Bu bina taştan yapılmıştır.
- This building is made of stone.
Simyagerler felsefe taşının kişinin hayatını uzatabileceğine inanıyordu.
- Alchemists believed that the philosopher's stone was capable of extending a person's life.
kidney stone.
stone pot.
stone walls.
... the Stone Age. ...
... Simply having a modified stone with a sharp edge on it, ...