John sorunu çözmek için boşuna uğraştı.
- John tried in vain to solve the problem.
Sorunu çözmek kolay değildir.
- It is not easy to solve the problem.
Bir şeyi halletmek için en iyi metot bazen en basitidir.
- The best way to solve a problem is sometimes the simplest.
Bu sorunu halletmek zor.
- It is difficult to solve this problem.
Polis, suçu çözmek için yola çıktı.
- The police set out to solve the crime.
Çözmesi zor bir problemdi.
- It was a difficult problem to solve.
Bu benim problemi nasıl çözdüğümdür.
- This is how I solved the problem.
Bu benim çözemeyeceğim kadar çok zor bir problem.
- This is too hard a problem for me to solve.
Eğer kendi kendine yetmeyi vergiye tâbi yapmış olsalar, tüm ekonomik sorunlar çözülürdü.
- All economic problems would be solved, if they made complacency taxable.
Çoğu problem gibi bu da sonunda çözülür, sanırım.
- Like most problems, this will eventually be solved, I think.