Becerisine güveniyor.
- He has confidence in his ability.
İngilizce konuşma becerisi kazandı.
- He acquired the ability to speak English.
Kız müzikal yetenekten yoksundu.
- The girl lacked musical ability.
Biz onun yetenekli bir adam olduğunu kabul ediyoruz.
- We admit that he is a man of ability.
Bir ülkenin ekonomik gücü sadece üretme kabiliyetinde değil aynı zamanda tüketme yeteneğinde de bulunur.
- The economic strength of a country lies not alone in its ability to produce, but also in its capacity to consume.
Birçok dille iletişim kurabilme kabiliyetim olmasaydı, dünyaya dair deneyimlerim çok daha sığ olurdu.
- My experience of the world would be much shallower without the ability to communicate in lots of languages.
Zayıflığı gösterme yeteneği bir güçtür.
- The ability to show weakness is a strength.
The public men of England, with much of a peculiar kind of ability.