Tom kısa bir konuşma yaptı.
- Tom gave a brief talk.
Ben onu öyle kısa bir sürede yapamam.
- I cannot do it in such a brief time.
Lütfen mümkün olduğu kadar kısa ve öz ol.
- Please be as brief as possible.
Mümkün olduğu kadar kısa ve öz olmaya çalışacağım.
- I'll try to be as brief as possible.
Kısacası, o yanılıyordu.
- In brief, he was wrong.
Kısaca söylemek gerekirse, o, onun önerisini geri çevirdi.
- To put it briefly, she turned down his proposal.
Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
Toplantıda ne söylendiğini kısaca özetleyebilir misin?
- Can you briefly sum up what was said at the meeting?
Tom, Mary'ye planının kısa bir özetini verdi.
- Tom gave Mary a brief outline of his plan.
Kısa ve özlü olacağım.
- I'll be brief and concise.
Tom evrak çantasını açtı ve birkaç belge çıkardı.
- Tom opened his briefcase and pulled out a couple of documents.