Yaşlı adam emekli maaşı ile geçiniyor.
- The old man lives on his pension.
Büyük babam bir emekli maaşı ile yaşıyor.
- My grandfather is living on a pension.
Onun küçük bir emeklilik maaşıyla yaşaması zordu.
- It was hard for him to live on his small pension.
Singapur'un Merkez Fonu emeklilik sağlar.
- Singapore's Central Fund provides pensions.
Şirket, hayatını idame ettirmesi için, ona yetecek kadar bir emekli aylığı bağladı.
- The company gave him enough pension to live on.
O, küçük bir emekli aylığıyla yaşıyor.
- She lives on a small pension.