Sanırım John'un Jane ile olan ilişkilerini çok fazla okuyorsun.
- I think you're reading too much into John's relationship with Jane.
Onların ilişkisi hakkında bir şey bilmiyorum.
- I don't know anything about their relationship.
Öncüleri bir takım engellerin üstesinden geldiler.
- The pioneers overcame a set of obstacles.
Tom her zaman onun arabasındaki sandıkta bir set atlama kabloları saklar.
- Tom always keeps a set of jumper cables in the trunk of his car.
O iki problem arasında herhangi bir yakınlık görmüyorum.
- I don't see any relation between the two problems.
Onların ikisi arasındaki ilişkiler nasıl gidiyor?
- How are relations between the two of them going?
O, onun uzak bir akrabasıdır.
- He is a distant relation of hers.
O onlarla akrabalığını bozdu.
- He broke relations with them.
En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
- Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
İlgisizlik bir ilişki için ölüm öpücüğü ise öyleyse rahatlık bir iş için ölüm öpücüğüdür.
- If indifference is the kiss of death for a relationship, then complacency is the kiss of death for a business.
Tom'la ilişkim seni ilgilendirmez.
- My relationship with Tom is none of your business.