Köşe başında postahane vardı.
- There used to be a post office on the corner.
Köşe başındaki ev bizim.
- The house on the corner is ours.
Tom köşedeki küçük yerin yemek yemek için iyi bir yer olabileceğini düşündü.
- Tom thought the little place on the corner might be a good place to eat.
Köşedeki servis istasyonunda arabama yakıt doldurttum.
- I had my car filled up at the service station at the corner.
Tom köşeye gitti ve ağladı.
- Tom went into a corner and cried.
Kurt sessizce ormana kaymadan önce dikkatle köşeye baktı.
- The wolf peered around the corner before slipping silently into the woods.
Köşede 24 saat açık olan küçük bir dükkan var.
- There's a small shop on the corner that is open 24 hours a day.
Ben köşeyi döndüm ve yeni açılmış bir restoranı gördüm.
- I turned the corner and caught sight of a newly opened restaurant.
On weekends, Emily liked to find a quiet corner and curl up with a good book.