Makbuzu mutlaka saklayın.
- Make sure you save the receipt.
O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.
- He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records.
Agh. Annemden bir hediye almak için uzun bir süre bekledim. Ancak, çok sorunludur.
- Agh. I waited for a long time for the receipt of a present from my mother. However, it's very problematic.
Bir makbuz almayı unutma.
- Be sure to get a receipt.
Müşterinin fişi var mı?
- Does the customer have his receipt?
Fişimi kaybettim. Hâlâ bir geri ödeme alabilir miyim?
- I lost my receipt. Can I still get a refund?
In the Asteraceae, the end of the peduncle to which all of the florets of the flower head are attached.