Evlilik teklif etmeden önce düğün planlamak arabayı atın önüne koymaktır.
- Planning the wedding before proposing is putting the cart before the horse.
Tom ve Mary düğünlerini planlamakla meşgul.
- Tom and Mary are busy planning their wedding.
Ben çok fazla plan yapmaktan hoşlanmam.
- I don't like to plan too much.
Başarılı olmak için iyi bir plan yapmak zorundasın.
- To be successful, you have to establish a good plan.
Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.
- I can't agree with you with regard to the new plan.
O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.
- As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air.
Sigara içerken planı tasarladım.
- I conceived of the plan while I was smoking.
Tüm Amerikan işçilerinin yaklaşık yarısının iş yeri emeklilik tasarruf planına girişleri yok.
- About half of all American workers do not have access to workplace retirement savings plan.
Bu planları erteleyeceğiz.
- We'll put these plans on ice.
Kongre tarafından yapılan planlara uyuyorum.
- I'm following the plans made by congress.
Tom Boston'a bir yolculuk için planlar yaptı.
- Tom has made plans for a trip to Boston.
Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
- We opposed his plan to build a new road.
Tom için bir parti tertip ettim.
- I planned a party for Tom.
Yeni projeyi üç saat tartıştıktan sonra, Andrew'un planının en iyi olduğu sonucuna vardık.
- Having discussed the new project for three hours, we concluded that Andrew's plan was the best.
Tom'un o proje üzerinde çok fazla zaman harcamayı planladığından şüpheliyim.
- I doubt that Tom planned to spend so much time on that project.
Başka bir tasarın var mı?
- Have you got another plan?
They jointly planned the project in phases, with good detail for the first month.
He didn't really have a plan; he had a goal and a habit of control.
The architect planned the building for the client.
He planned to go, but work intervened.
Seen in plan, the building had numerous passageways not apparent to visitors.
What time is your plane scheduled to leave?
- Senin uçağının saat kaçta kalkması planlanmıştır.
I think you should stick to your training schedule.
- Sanırım eğitim planına bağlı kalmalısın.
His scheme went wrong in the end.
- Onun planı sonunda bozuldu.
I knew I should never have gotten involved with your harebrained scheme.
- Senin deli saçması planına hiç bulaşmamam gerektiğini biliyordum.
Tom has good intentions.
- Tom'un güzel planları var.
What are Mary's true intentions?
- Mary'nin gerçek planları ne?
I had no idea you were planning to go to Boston.
- Boston'a gitmeyi planladığına dair hiçbir fikrim yoktu.
I certainly had no idea Tom was planning to move to Boston.
- Tom'un Boston'a taşınmayı planladığına dair kesinlikle fikrim yoktu.
Tom masterminded a diabolic plot to kill his wife.
- Tom karısını öldürmek için şeytani bir plan hazırladı.
Investigators uncovered an assassination plot.
- Araştırmacılar, bir suikast planını ortaya çıkardılar.
So you're planning to follow this course as well!
- Öyleyse siz de bu kursu takip etmeyi planlıyorsunuz.
Of course, I have a plan.
- Elbette bir planım var.
You should always plan for the worst-case scenario.
- Her zaman en kötü senaryo için plan yapmalısınız.
What time is your plane scheduled to leave?
- Senin uçağının saat kaçta kalkması planlanmıştır.
The government plans to scrap some of the older planes.
- Hükümet bazı eski uçakların hurdaya ayırmayı planlıyor.
I doubt that Tom planned to spend so much time on that project.
- Tom'un o proje üzerinde çok fazla zaman harcamayı planladığından şüpheliyim.
In order to progress the project smoothly, we have revised the plan several times.
- Projeyi sorunsuz olarak daha ileriye götürmek için, biz planı birkaç kez revize ettik.
Tom wanted a closer look at the blueprints.
- Tom planlara daha yakından bakmak istedi.
I brought the blueprints.
- Ben planları getirdim.
Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
- Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.
Tom understands the game plan.
- Tom oyun planını anlıyor.
I never really had any game plan.
- Gerçekten hiç oyun planım olmadı.
Your plan is not in line with our policy.
- Senin planın bizim politikamızla uyumlu değil.
Fadil and Layla set up a robbery.
- Fadıl ve Leyla bir soygun planladılar.
Sami set up a plan to kill Layla.
- Sami, Leyla'yı öldürmek için bir plan kurdu.
... And that's right. My plan was to have the company go through bankruptcy like 7-Eleven ...
... are able to stay on their family plan. That's already offered in the private marketplace; ...