Ben şimdi size yardım edecek konumda değilim.
- I am not now in a position to help you.
Sana tavsiye verecek konumda değilim.
- I'm not in a position to give you advice.
Onu tartışacak durumda değilim.
- I'm not in a position to discuss that.
O, durumunu bana açıkladı.
- He explained his position to me.
Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
- The president stated his position on the issue.
Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.
- My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university.
CEO'nun işbirliği yapma konusundaki isteksizliği bizi zor duruma soktu.
- The CEO's unwillingness to cooperate put us in a difficult position.
Hükümet konağında iyi bir işi var.
- He has a good position in a government office.
Takım yıldızları gökyüzündeki yıldızların konumlarını tanımaya yardım etmek için faydalı bir yol olabilir.
- Constellations can be a useful way to help identify positions of stars in the sky.
Kendini benim yerime koy.
- Put yourself in my position.
Derin ve saygılı huşuyla şamdanı önceki yerine koydum.
- With deep and reverent awe I replaced the candelabrum in its former position.
Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
- The president stated his position on the issue.