Sen samimi olmalısın, onlar sana bir arkadaş gibi davranırlar.
- You should be frank, and they will treat you as a friend.
O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
Odanız bir domuz ahırı.
- Your room is a pigsty.
Ofisim bir domuz ahırı gibi!
- My office is a pigsty!
Tom o konuda çok açık sözlüydü.
- Tom was quite frank about it.
O, oldukça açık sözlü bir kişidir.
- He is an extremely frank person.
Çiftçi domuz ağılına girdi.
- The farmer entered the pigsty.
Odanız bir domuz ahırı.
- Your room is a pigsty.
Burası bir domuz ahırı gibi görünüyor.
- It looks like a pigsty in here.