O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
Lütfen benimle samimi ol.
- Please be frank with me.
Odanız bir domuz ahırı.
- Your room is a pigsty.
Ofisim bir domuz ahırı gibi!
- My office is a pigsty!
Tom o konuda çok açık sözlüydü.
- Tom was quite frank about it.
Tom gerçekten açık sözlü olmamı istiyor mu?
- Does Tom really want me to be frank?
Çiftçi domuz ağılına girdi.
- The farmer entered the pigsty.
Ofisim bir domuz ahırı gibi!
- My office is a pigsty!
Odanız bir domuz ahırı.
- Your room is a pigsty.