Tom talihsiz bir kaza ile karşılaştı.
- Tom met with an unfortunate accident.
Ben o talihsiz olaydan sonra burada tekrar bulunmadım.
- I haven't been back here since that unfortunate incident.
Şu şanssız insanlara acıdı.
- She sympathized with those unfortunate people.
Ben bunu şanssız buluyorum.
- I do find that unfortunate.
Maalesef öğretmenlerim en kötüleri değil.
- Unfortunately, my teachers are not the worst ones.
Maalesef kötü haberlerim var.
- Unfortunately, I have bad news.
Hayır, ne yazık ki; aksine.
- No, unfortunately; on the contrary.
Maalesef, Tom bize yardım etmeyi reddetti.
- Unfortunately, Tom refused to help us.
Maalesef, söylenti gerçektir.
- Unfortunately, that rumor is true.