Oyunda sadece bir piyon olan kişi çoğunlukla şirkette büyük konuşur.
- A person who is only a pawn in the game often talks big in company.
Tom bunu taahhüt etti.
- Tom has pledged to do that.
Ona olan bağlılığımı taahhüt ettim.
- I pledged my loyalty to him.
Tom faturalarını ödeyebilmek için gitarını rehin bırakmak zorunda kaldı.
- Tom had to pawn his guitar in order to pay his bills.
Tom faturalarını ödeyebilmek için gitarını rehin vermek zorundaydı.
- Tom had to pawn his guitar so he could pay his bills.
Sigara içmeyi bırakacağıma söz veriyorum.
- I give my pledge that I will quit smoking.
Bunu bir daha asla yapmayacağına dair kendi kendine söz verdi.
- She pledged herself never to do it again.
Tom faturalarını ödeyebilmek için gitarını rehin bırakmak zorunda kaldı.
- Tom had to pawn his guitar in order to pay his bills.
O saatini rehin bırakmak zorunda kaldı.
- He had to pawn his watch.
Tom bir tefecide çalışır.
- Tom works at a pawn shop.
Tom büyükbabasının ona verdiği saati rehin vermek zorunda kalmıştı.
- Tom had to pawn the watch his grandfather had given him.
Tom faturalarını ödeyebilmek için gitarını rehin vermek zorundaydı.
- Tom had to pawn his guitar so he could pay his bills.
Tom onu yapmayı vaat etti.
- Tom has pledged to do that.
Though a pawn of the gods, her departure is the precipitating cause of the Trojan War.
But you'd better take your diamond ring, you'd better pawn it, babe.
Brokers, takers of pawns, biting userers, I will not admit; yet I will tolerate some kind of usery.
All our jewellery was in pawn by this stage.