Bu sana keder getirecektir.
- This will bring you to grief.
Karısı öldüğünde o derin bir keder içindeydi.
- He was in deep grief at the death of his wife.
Herkes acıyla farklı şekilde baş eder.
- Everybody deals with grief differently.
Keder en kötü acılardan biridir.
- Grief is one of the worst sufferings.
Onun konuşması onu üzüntüsünden uzaklaştırdı.
- His talk distracted her from grief.
Umarım ülkeyi terk etmeye çalışırken bu olay size bir üzüntüye neden olmaz.
- I hope that incident won't cause you any grief when you try to leave the country.
O felaketten kurtulmaya çalışmak yerine kederi içinde debeleniyor gibi görünüyordu.
- She seemed to be wallowing in her grief instead of trying to recover from the disaster.