Ben sık sık onun trompette melodi çaldığını duydum.
- I often heard him playing the melody on the trumpet.
Bu melodi birçok Japona tanıdıktır.
- This melody is familiar to many Japanese.
Sanırım onun bir ayara ihtiyacı var.
- I think it needs a tune-up.
O, klarnetini ayarlattı.
- He had his clarinet tuned.
En favori melodilerimden birisi radyoda çalıyordu.
- One of my favorite tunes was playing on the radio.
Tom, Fransa'da bir Çin lokantasında İngiliz borusu ile İspanyol halk melodisi çaldı.
- Tom played a Spanish folk tune on his English horn at a Chinese restaurant in France.
Tom bir piyano ayarlayıcı.
- Tom is a piano tuner.
Tom gitarını ayarladı.
- Tom tuned his guitar.
Bu piyano muhtemelen yıllardır akort edilmemiş.
- This piano has probably not been tuned for years.
Tom Mary'nin gitarını onun için akort etti.
- Tom tuned Mary's guitar for her.
... But I write every lyric, every Melody, I'm in there with the ...