O bir fabrikada çalışıyor.
- He works in a factory.
Babam bir fabrika için çalışmaktadır.
- My father works for a factory.
Onun çalışmalarından hiçbirini görmedim.
- I have seen neither of his works.
Picasso'nun çalışmalarını severim.
- I like the works of Picasso.
Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
- Can computers actually translate literary works?
Şekspir'in tüm eserlerine sahibim.
- I have the complete works of Shakespeare.
Karıştırma tesisinden şantiyeye beton taşımak için doksan dakikamız var.
- We have ninety minutes to carry the concrete from the mixing plant to the worksite.
O bir sıhhi tesisat şirketi için çalışıyor.
- He works for a plumbing company.
Boş eller internetin atölyesidir.
- Idle hands are the Internet's workshop.
Ben atölyede çalışıyorum.
- I am working at the workshop.
O sadece ev işlerini çekip çevirmiyor, aynı zamanda bir okul öğretmeni olarak da çalışıyor.
- Not only does she keep house, but she also works as a school teacher.
Eğitimin zorunlu karakteri çocukların içinde öğrenme arzusu geliştirmek için çeşitli şekillerde çalışmaya adanmış işlerin çokluğunda nadiren analiz edilir.
- The mandatory character of schooling is rarely analyzed in the multitude of works dedicated to the study of the various ways to develop within children the desire to learn.
O tamamen reklam yapıldığı gibi çalışır.
- It works exactly as advertised.
Tom evinin yakınındaki bir spor salonunda egzersiz yapıyor.
- Tom works out in a gym near his house.
O sadece ev işlerini çekip çevirmiyor, aynı zamanda bir okul öğretmeni olarak da çalışıyor.
- Not only does she keep house, but she also works as a school teacher.
Tom tembel bir çocuk değildir, İşin aslına bakarsanız, o çok çalışır.
- Tom is not a lazy boy. As a matter of fact, he works hard.
A stray wrench can really gum up the works.