Gezi çok fazla para gerektirir.
- The trip calls for a lot of money.
Geçen yıl yaklaşık bu zaman çok fazla kar vardı.
- We had a lot of snow about this time last year.
Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
Onun ne de çok kitabı var!
- What a lot of books he has!
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?
- You have a lot of experience in computers, don't you?
Bir hayli mücevher satın aldın.
- You bought a lot of jewels.
Sel pek çok zarara neden oldu.
- The flood caused a lot of damage.
Onların pek çok ortak yanı var.
- They have a lot in common.
Senin bir sürü kitabın var.
- You have a lot of books.
Japonya'da bir sürü güzel mekân var.
- There are a lot of beautiful places in Japan.
I have a lot of things to say.
It's a lot harder than it looks.
I go swimming a lot.
A lot depends on whether your parents agree.
... I KNOW IT'S SMALL, BUT IT MEANS A LOT TO ME. ...
... It has a lot to do with identity and being able to be ...