Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.
- Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website.
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
- I can't go out because I have a lot of homework.
Bu kitabı iyi biliyor gibisin; Kitaptan bir çok alıntı yapıyorsun.
- You seem to know this book very well; you use a lot of quotations from it.
Son zamanlarda, uzaktan eğitim hakkında bir çok konuşma vardı.
- Recently, there's been a lot of talk about distance education.
Gezi çok fazla para gerektirir.
- The trip calls for a lot of money.
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Yolda birçok hayvan gördü.
- He saw a lot of animals on the road.
Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
O okulunu çok seviyor.
- She likes her school a lot.
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Bilgisayarda bir hayli deneyimin var, değil mi?
- You have a lot of experience in computers, don't you?
Bir hayli mücevher satın aldın.
- You bought a lot of jewels.
Partide pek çok oyun oynadık.
- We played a lot of games at the party.
Bu sözlük pek çok bilgi içermektedir.
- This dictionary contains a lot of information.
Bir sürü arkadaşım var.
- I have a lot of friends.
Kawasaki'de bir sürü fabrika var.
- There are a lot of factories in Kawasaki.
He wants to make gobs of money selling cassettes.
I have a lot of things to say.
It's a lot harder than it looks.
I go swimming a lot.
A lot depends on whether your parents agree.
... I know I speak for a lot of people when I say I can't think ...
... I think we're either extinct or on a lot of planets. ...