NB:Çok uzun süre önce çizildi bu yüzden kalite kötüdür.
- NB: This was drawn a long time ago so the quality is low.
Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
- They have lived here for a long time.
Dedem yaşından dolayı pek iyi duyamıyor.
- Because of his age, my grandfather doesn't hear well.
Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
- His niece is attractive and mature for her age.
Henry bu mart ayında rüştünü ispatlayacak.
- Henry will come of age this March.
Biz atom çağında yaşıyoruz.
- We are living in the atomic age.
Biz atom çağında yaşıyoruz.
- We live in the atomic age.
Konuşması o kadar uzun zaman sürdü ki bazı insanlar uyumaya başladı.
- His speech went on for such a long time that some people began to fall asleep.
Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu.
- It's been a long time since I visited my grandmother.
Eğer İskoçya'dan gelmiyorsa ve en az on iki yıl eskitilmediyse o zaman o, viski değildir.
- If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
Yaşlanmak iyi değildir ama alternatifi daha iyi değildir.
- Ageing isn't good, but the alternative is no better.
Yaşlanmaktan kaçamazsın.
- You can't run away from age.
Ayaklanmayı bastırmak uzun sürecek.
- It will take a long time to suppress the revolt.
Uzun süre görüşmedik. Ben, işini tekrar değiştirmiş olduğunu duydum.
- Long time, no see. I hear that you've changed your job again.
It's been quite ages since we last met.
- It's been a long time since we last saw each other.
I haven't heard that joke in ages.
- I haven't heard that joke in a long time.
... And that's been our policy for a very long time. ...
... And I've had them for a long time. ...