Tom cüzdanının içindekileri gösterdi.
- Tom displayed the contents of his wallet.
Tom evrak çantasının içindekileri masaya döktü.
- Tom dumped the contents of his briefcase out on the table.
Tom kutunun içeriğini inceledi.
- Tom examined the contents of the box.
Sözcü, anlaşmanın içeriğini basına açıkladı.
- The spokesman explained the contents of the treaty to the press.
Etiket, içeriklerle eşleşmiyor.
- The label doesn't match the contents.
Bu kitabın içerikleri zayıf sinirli insanlar için uygun değildir.
- The contents of this book are not suitable for people with weak nerves.